ÇİFTÇİ-SEN: Ekmek Küresel Şirketlerin Ağzında

Çitfçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN), ülkede piyasalarda yaşanan ekonomik sürece, dalgalanmalara, bunların tarımsal üretim sürecine etkilerine ve olası gıda krizine yönelik görüş ve önerilerini yazılı açıklamayla kamuoyuna duyurdu.

Son kur dalgalanmaları, enflasyon halkın ekmeğini tehdit altına soktu.

 

 

Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ve Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, çiftçiler olarak üretime devam etmek, halkı beslemek istediklerini vurlayarak, kamuoyuna şu açıklamayı yazılı olarak duyurdu:

 

 

Göbeklitepeye 30 km. uzaklıkta Karacadağ tepelerinde MÖ 9500 yılına ait ilk evcilleştirilmiş buğday türü küçük kızıl buğday bulundu. Yani yüz binlerce yıldır bu topraklarda buğday ekiliyor ve Anadolu halkı bu temel gıdasını kutsal kabul ediyor.

 

 

Ancak bugün tükettiğimiz buğday, binlerce yıl ıslah ederek tükettiğimiz buğday çeşitleri değil. Hatta 60- 70 yıl önce tükettiğimiz buğdaylar da değil. Bugün tüm insanlığa dayatılan buğday Yeşil Devrim”le beraber Rockefeller Vakfının 1946 yılında Meksikada başladığı çalışmaların sonucu oluşturulan buğday cinsleri. İnsanların beslenmesini ve sağlığını gözetmeyen, birim alandan en fazla ürün almayı hedefleyen çalışmaların ürünü.

 

 

Verimleri ancak kimyasallarla artırılabiliyor. Sağlığımız üzerindeki olumsuz etkileri bir yana buğday tohumları artık şirketlerin elinde ve çiftçi her yıl bu tohumları satın almak zorunda.  Dört küresel şirket tohum ve kimyasal zehir  piyasasını, 10 küresel gübre şirketi de gübre piyasasının %50sini eline geçirmiş durumda. Bu tarz üretimin şirketlerin önünü açması kaçınılmazdır.

 

 

ABD, Kanada, Avustralya, Fransa, Ukrayna ve Rusya gibi geniş ekim alanlarına sahip, endüstriyel buğday üretimi oturmuş ülkeler buğday ihracatının tamamını karşılıyor. Türkiye ise 2020 yılına gelindiğinde Endonezyanın ardından Dünyanın ikinci büyük buğday ithalatçısıdır.

 

 

1950li yıllarda ülkemize dayatılan endüstriyel tarım yöntemleri devlet tarafından çiftçiler desteklenerek yaygınlaştırıldı. 1980li yıllarda ise IMF,Dünya Bankası ve daha sonra DTÖ eliyle dayatılan neoliberal politikalarladevlet destekleri durduruldu.  Desteklemelerden mahrum bırakılmış, yoğun girdi kullanımına mahkum edilmiş çiftçilerin hem girdi tedariğinde, hem de pazarlamada şirketlere bağımlılığı arttı.

 

 

Son yıllarda ülkemizde üretilen buğdayın çiftçilerden alım fiyatı hasat dönemlerinde TMO tarafından ithalat yapılarak baskılanmaktadır. 2021 kurak bir yıl olmuş, buğday üretiminde ciddi kayıplar yaşanmıştır.

 

 

Mayıs ayında Bakan Pakdemirli çok iyi bir fiyat verdiklerini söyleyerek ve hatta övünerek buğdayın fiyatını 2 bin 250 TL/ton olarak açıklamıştı. Daha sonra TMOya yaptırılan sıfır gümrüklü buğday ithalatı ihalelerinde bakanın açıkladığı fiyatı ikiye katlayan buğday alımları yapıldı.

 

 

Üstelik bu buğdaylar sanayiciye ithalat fiyatının çok daha altında fiyatlarla devredilerek yine şirketler desteklendi. 

 

 

Bu ekim döneminde dışa bağımlı olduğumuz petrol ve kimyasal gübre vb. girdi fiyatlarında büyük artışlar yaşandı. Kur artışları girdilerde günlük, hatta saatlik artışlara neden oldu ve olmaya da devam ediyor.

 

 

Üretici ilk defa kimyasal gübresiz ekim yapmak zorunda bırakıldı. Bütün bunlar gelecek günlerin daha da kötü olacağının, ithalata ve şirketlere daha da bağımlı olacağımızın işaretleridir.

 

 

Sadece buğdayda, ekmekte değil bütün ürünlerde yaşanan bu durum gıda krizidir. Daha doğrusu endüstriyel tarımın krizidir.

,

 

Pandemi dönemi ve yaşadığımız kriz, endüstriyel tarımın ne kadar kırılgan, sorunlu bir üretim tarzı olduğunu ve yoksulları açlığa mahkum edeceğini göstermiştir.

 

 

Gıda enflasyonu herkesin gıdaya ulaşabilmesini engelleyerek gıda güvencesini, ithalata dayalı uygulamalar nasıl üretildiğini bilmediğimiz gıdalara mahkum ederek gıda güvenliğini yok etmektedir.

 

 

Hem gıda güvenliğini, hem gıda güvencesini sağlayacak olan halkın kendi gıda sistemi yani GIDA EGEMENLİĞİ’dir.

 

 

Bugün  paylaşmaktan, dayanışma içinde olmaktan ve birlikte GIDA EGEMENLİĞİ’ni inşa etmekten başka yol yoktur.

 

 

Çiftçi-Sen olarak diyoruz ki;

 

 

Biz çiftçiler olarak üretime devam etmek, halkımızı beslemek istiyoruz. Bunun için;

 

 

 

 

 

 

 

 


21.12.2021 02:43:39