Türkiye'nin Onur Hocaları Çeşme'ye Sahip Çıkıyor!

Prof. Ortaylı'nın 'Çeşme Projesi' yazısı ve 'Başkan Oran Eleştirisi' ardından; Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen Çeşme'yi ziyaret etti. Prof. Büyükerşen hoca usulü överek Başkan Oran'a "Korumacılık" takdirinde bulundu, ders verdi.

 

Prof.Dr.İlber Ortaylı'nın 29 Mayıs 2022 tarihinde Hürriyet'teki yazısı, Çeşme Projesi olarak bilinen proje konusunda Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran'ı eleştiren yazısından çok kısa bir süre sonra bir başka hoca, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen, Çeşme'yi ziyaret etti.

 

 

Ekrem Oran'a yönelik yazılı eleştirinin sahibi Prof İlber Ortaylı'nın "İki tane efsanevi belediye başkanı kalacak tarihe bundan eminim: Biri Mansur Bey'dir, diğeri ise Anadolu Üniversitesi ile isim yapan ve zor günleri atlatan rektörümüzdür" dediği Prof. Büyükerşen, Çeşme'de 'tarihi korumacılık' üzerine mesajlar verirken, Ekrem Oran'ı Çeşme Meydanı Projesi ile alakalı olarak tebrik etti. 

 

 

 

 

Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran ile Cumhuriyet Meydanını, restore edilen Kent Müzesi ve Pargalı İbrahim Hamamı’nı gezen iktisat profesörü Büyükerşen, Çeşme’nin çehresinin çok hızlı bir şekilde değiştiğini ve yeni kent meydanının Çeşme’ye çok yakıştığını söyledi.

 

 

 

"İZMİRLİLER, ÇEŞME GİBİ BİR COĞRAFYALARI OLDUĞU İÇİN ŞANSLI"

 

 

 

 

Başkan Oran’ı Çeşme’ye kazandırdığı yatırımlar için tebrik eden Başkan Büyükerşen,

 

 

 

“İzmir ve Egeliler şanslı, Çeşme gibi bir coğrafyaları olduğu için gerçekten şanslı.Çeşme’de gördüğüm, bu yapılan düzenlemeler bunun en canlı delili aslında. Ben biraz meraklıyım, tarihe de böyle, güzel yerler yaratmaya. Yakıp yıkmadan, dağıtmadan, yok etmeden yeni şeyler yapmak akıl karı değil. Çünkü yeni malzemeler beton malzemeler ve o beton malzemelerin kullanılabildiği uyduruk mimariler benim canımı çok sıkıyor. Çeşme’ye birkaç kez daha gelmiştim ama bu halde değildi. Bu restorasyonların yapılmış olması, meydan düzenlemelerinin yapılmış olması gerçekten Çeşme’nin değerini bir kat daha arttırmış. Bundan sonra her İzmir’e geldiğimde, Çeşme’ye beni getirteceksiniz güzelliklerini görmek için” dedi. 

 

 

Prof. Dr. Büyükerşen'in Alpu Ovası'nın tarımsal faaliyetlerini sürdürmesi konusundaki duyarlı ve çevreci açıklamaları ile de daha önce gündeme gelmişti.

 

 

 

2018 yılında Alpu Kömürlü Termik Santral Projesi'nin Türkiye'nin önemli tarım ve hayvancılık merkezlerinden Alpu Ovası'nı bitireceği uzmanlarca değerlendirilmiş, Büyük Ovaların Korunması yönetmelik ve mevzuatına aykırılığı dile getirilmişti. 

 

 

 

Projenin yaşama geçirilmesi planının iptal edildiği, yoğun tepkiler üzerine, bir başka Eskişehirli hoca - AK Partili siyasetçi Prof Nabi Avcı tarafından kamuoyuna duyurulmuştu. 

 

 

 

 

 

Prof. Büyükerşen'in Çeşme ziyareti, Başkan Oran'a Çeşme Projesi ile Prof. Ortaylı'dan 'yazılı' eleştirisi ardından, sözlü ve övgü dolu ancak tatlı tatlı ikinci 'hoca' dersi olarak kayda geçmiş oldu.

   

 

 

İLBER ORTAYLI'NIN ÇEŞME PROJESİ HAKKINDAKİ YAZISI NASILDI: 

 

 

 

"İzmir benim bu memlekette en sevdiğim, hatta kendimi evimde hissettiğim şehirdir. Çok genç yaşlarımda bile uzun Anadolu turlarından sonra İzmir’e girdiğimde adeta kendi mahallemize girmiş gibi hissederdim. Şehrin mimarisi, insan ilişkileri, deniz ve tabiatla ilişkisi bunu kolaylaştırıyor olmalıydı. İnsanların açlıktan dolayı kavgası söz konusu olmazdı. 

 

 

 

Şehir aniden büyüdü ve devamında problemler de adeta yağdı. Belki bu yüzden hayatı güçlü, toplumu daha uyanık olmaya sevk etti. Bazı olay ve gelişmelerle artık aldırmaya başladılar. Bu iyi bir eğilim ama trajik bir durum. Şimdi insanların kafalarını hiç yormadıkları, sorunlarıyla uğraşmamayı tercih ettiklerini Çeşme halkı ve İzmirliler protesto ediyor; çok haklılar.

 

 

 

3.000 hektar araziye 100’ün üstünde golf sahası yapacaklarmış. Projede “Bu sahaların sayısını azaltırız, sayısı çoğalsa da azalsa da aynı yüzölçümü kalır” deniliyor. O alanın neresine bu sayıda golf sahası sığdırılacak, çok şaşırıyorum. Golf sahası dediğiniz Suadiye Gazinosu’nun yanındaki mini golf sahası değildir, muhteşem arazi isteyen bir spor tesisidir. Antalya’da örneği var, gidip görün.

 

 

 

GENERAL FRANCO’NUN BİLE GERİSİNDEYİZ

 

 

 

Antalya’da doğu kısmının kıyılarının, o güzel pinus pinea (fıstık çamı) ormanlarının ta Romalılardan gelen peyzajın nasıl tahrip edildiğini hatırlıyorum. Kilometrekarelerce golf sahaları yaptılar. “Spora bu kadar yabancı olan bir memlekette golf sahalarında kimler oynuyor?” diye merak ediyorum. Bunların önlerine de otelleri yığdılar. Şimdi Ege aynı faciayla karşılaşıyor.

 

 

Ne var ki durum hiç müsait değil. Daha 1984’te Mukadder Sezgin’in Turgut Özal’a sunduğu raporda şöyle diyor: “İleride 80 milyon küsuru geçecek bir ülkenin kıyı uzunluğu ancak bu kadardır (yetersizdir).” Halbuki bugün kıyıların tahribini önleme konusunda biz General Franco’nun bile gerisindeyiz. Franco kıyıları tamamıyla herkesin kullanımına açan, otelleri bile geriye iten kanunu yapmıştı.

 

 

 

EKREM ORAN BEY'İN SORUMLULUĞUNDA

 

 

 

Bizzat Turizm Bakanlığı bu işin başını çekiyor. Şaşılacak şey! İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer Bey’in protesto konuşması yanında, Ekrem Oran Bey’in (Çeşme’nin Belediye Başkanı) ikna olmuş gibi görünmesi... Bu kadar kısa zamanda bu işlerin dibine kadar nasıl tetkik etti de ikna oluyor? Nihayet bu bölge onun yönetiminde ve sorumluluğundadır.

 

 

Çeşme’nin su kaynakları bütün Akdeniz kıyılarında olduğu gibi sınırlıdır ve nüfusu da gittikçe artmaktadır. Hal böyleyken bir de sahayı tamamen daraltmak, su kaynaklarını aşırı derecede kullanmak, bağlantı yollarını trafik yönünden doldurmak büyük mahzurlar yaratır.

 

 

 

YUNAN ADALARIYLA ARAMIZDAKİ FARK

 

 

 

Ege’deki Yunan adaları ile Türk sahilleri arasında bir sürat botuyla geçtiğim zaman faciayı gördüm. Yunan tarafı ne kadar idilik, tabiatla iç içe adalardan müteşekkilse biz sahilleri tamamen beton şehirlerle doldurmaya başlamışız. Bu bir medeniyet değil, medeniyetsizlik göstergesidir. Görünüm; rahat, müreffeh bir hayatın değil, başkalarının hakkını yiyerek bazılarının bazı şeyleri elde etmesidir. Bu hak yeme değil; doğrudan doğruya tabi sınırlara tecavüzdür; havaya, suya tecavüzdür. Size söylüyorum; hiç kimse solculuk yavesi diye tenkit için ortaya çıkmasın. General Franco’nun bile gerisindeyiz; bunu da herkesin dikkatine sunuyorum.

 

 

 

DEVİRLER GEÇER AMA TAHRİBAT KALIR

 

 

 

İzmir’in işinsanları çok fazlasıyla rahattır. Saat 05.00’te kalkıp sporunu yapıp hafif bir kahvaltı ve duştan sonra 07.00’de işinin başına koşuşan patron orada pek görülmez. Gençler de pek öyle yetişmez. Böyle bir ortamda ülkenin tabiatını korumak veya tahrip dahi ister istemez başka insanların eline düşüyor. Devirler geçer, insanlar ve idareler değişir fakat yapılan tahribat kalır. Sonradan rehabilitasyona girseniz bile bazı şeylerin düzeltilemeyeceğini görürsünüz. Bunun hesabını soracak yerli bir sermaye yok. Doğrusu halkın da pek ilgi alanı içinde değildi. Bahsi geçen konu bu kadarla kalmayacak, devam edeceğini umuyoruz. İzmirlilerin ilk defadır ki böyle bir tepki göstermesini de hem hayretle hem de takdirle karşıladım ve duygulandım. Bu bence tarihe geçecek bir olay. 

 

 

 

 

 


09.06.2022 12:31:43